Karanlık Mod
02-05-2024
Logo
Ramazan Sohbetleri 1436. İnciler. 23. Bölüm: İstikamet/Dosdoğru Olmak
   
 
 
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla  
 

Giriş:


Bilal Hoca:

﴿ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنْتُمْ تُوعَدُونَ ﴾

[ سورة فصلت: 30]

 

“ Şüphesiz, ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”

(Fussilet/30)

 

Kötülerin meclislerinden uzak dur, saygın insanlarla birlikte ol,
Büyük nimetler ve hayırlara sahip yüceler yücesi rabbin Allah’a güven,
İlmi talep eden ve araştıran, helali ve haramı tartışan ol.


İstikamet asalettir. Emredilen şeyleri yerine getirip kötü işlerden kaçınmaktır. Haydi bu inciyi İslam’ın coşkun denizinden çıkarıp mutluluk veren dostluğunuz eşliğinde ele alarak araştıralım. 
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla. Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Muhammed (s.a.v)’e, O’nun ailesine ve bütün ashabına olsun.
İzleyici kardeşlerim, her neredeyseniz, Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Allah, vakitlerinizi hayırlı, uğurlu, bereketli ve taatli kılsın. Şeriatın coşkun denizinden; Allah Teala’nın kitabı ve peygamberinin (s.a.v) sünnetinden aldığımız, hoşgörü dininin yeni bir incisiyle daha birlikteyiz. Öncelikle  Dr. Muhammed Ratib hocamızı selamlamama izin verin. Değerli hocam, Allah size uzun ömürler versin.
Dr. Ratib:
Allah sizleri bereketlendirsin, sizleri faydalandırsın.
Bilal Hoca:
Saygıdeğer hocam, bugünün incisi, asaletin ta kendisi demek olan istikamet. Allah azze ve celle şöyle buyuruyor:

﴿ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ ﴾

[ سورة فصلت: 30]

 

“ Şüphesiz, ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner..”

(Fussilet/30)


Saygıdeğer hocam, izleyici kardeşlerimiz adına öncelikle istikamet kelimesinin anlamı ve dindeki yeriyle başlamak istiyorum. 

İstikamet Kelimesinin Anlamı ve Dindeki Yeri :


Doktor Ratib:
Bismillahirrahmanirrahim. Alemlerin rabbi ola Allah’a hamd olsun. Salat ve selam efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in, temiz ve pak ailesinin, mübarek ashabının, davetinin temsilcilerinin ve sancağını taşıyanların üzerine olsun. Ey alemlerin rabbi (olan Allah’ım) onlardan ve bizlerden razı ol.
Bilal hocam, Allah razı olsun. Eğer bana dini bütün yönleriyle bir tek kelimede toplamak mümkün mü diye sorarsan ve aslında bu sorudan önce, bütün kalite düzeyleriyle ve çeşitleriyle ticareti bir kelimeyle özetlemek mümkün mü diye sorarsan, “Evet, mümkün” derim. Ticaret kazançtır. Yüzlerce, hatta milyonlarca çeşit olabilir. Yüzlerce, milyonlarca kalite düzeyi de olabilir; ama kar elde etmiyorsan tüccar da değilsin demektir. Bu din semanın vahyi, alemlerin yaratıcısının programı, mutluluk ve emniyetimizin yoludur. Allah’ı tanımak için yaratıldık ve bu din de bize Allah’ı tanıtır. Yine biz, genişliği yerler ve gökler kadar olan cennet için yaratıldık. İnsan, Allah’ın emrini yerine getirmek hususunda gerektiği gibi dosdoğru hareket etmezse dinin hiçbir meyvesini alamaz. Sanki dinin tamamı tek bir kelime de toplanmıştır ki o da dosdoğru olmaktır. Allah’ın emri hususunda dosdoğru hareket etmeyen birinin dinle ne alakası olabilir? (Bu durumda) din bir miras, bir folklor haline gelir. Günümüzde; istikametten, bağlılık ve uygulamadan yoksun İslami alan, İslami eğilimler, İslami ilgi alanları, İslami parantezler, İslami tebrik kartları gibi İslami arka planı olan modern tabirler var. Emir ve nehyin olduğu yerde durmaksızın, emredileni yapıp engellenen, nehyedilen şeyleri yapmayı bırakmaksızın din, bir folklor, Doğu’ya ait bir miras ya da tarihi bir miras haline gelir. Bu din meyvesi alınsın diye var. İnsan evrendeki en kompleks alet ve bu çok kompleks aletin hikmetli bir yaratıcısı var. Bu yaratıcının da (şunu) yap, (şunu) yapma şeklinde talimatları var. Emredeni tanımaya çalışmadıkça emri de anlamayız. Nefsimizi emredileni yapmaya, engellenen ve yasaklanan şeyleri de terk etmeye sevk etmedikçe dinin hiçbir meyvesini alamayız. İfade ettiğimiz bu acı hakikat, rahatlık veren yanılgıdan bin kez iyi.
Bilal Hoca:
Allah ecrinizi versin. Öyleyse istikamet/dosdoğru olmak, emredileni (yapıp) nehyedilenden (sakınma) yükümlülüğüdür (diyebilir miyiz) ?

İstikamet/Dosdoğru Olmak, Emredileni (yapıp) Nehyedilenden (sakınma) Yükümlülüğüdür :


Dr. Ratib:
Kesinlikle. Bir metot var. Sen kainattaki en karmaşık aletsin ve senin de bir yapanın, bir yaratıcın var. Yaratılıştaki kusursuzluk tasarruftaki mükemmelliğe işaret ediyor. İnsan için nebiler, peygamberler, beraberlerinde de (şunu) yap, (şunu) yapma şeklinde talimatlar ve beraberlerinde bir metot gönderilmiştir; çünkü sen – yani yeryüzündeki yedi milyar iki yüz milyon insan- güvende hissetmeye, mutluluğuna, devamlılığına düşkünsün. Gönül rahatlığı, güven hissi ise dosdoğru olmakla mümkün olur. İstikamet sana: “Ben haram mal yemedim”, “Ben dedikodu yapmadım”, “Ben kötülük işlemedim” der. Dosdoğru olmak, (yasaklanan şeyleri) terk manasına gelir. Salih amel de “Ben hizmet ettim, öğrettim, sadaka verdim gibi (karşılıksız) verme manası içeren bir kelimedir. Dosdoğru olmak ve vermek kelimelerinden biri (tek başına) zikredilirse diğerini de kapsar.

﴿ إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ ﴾

[ سورة الكهف: 107 ]

 

“Şüphesiz ki iman edenler ve salih amel işleyenler..”

(Kehf/107)


Yani dosdoğru olanlar ve iyi işler yapanlar. Salih amel kavramı tek başına kullanıldığında dosdoğru olmak anlamını da içerir. Bu iki kavram bir arada kullanılırsa farklılık arz ederler; ayrı ayrı kullanıldıkları taktirde ise birbirlerinin anlamını kapsarlar. Dosdoğru olmak, emredilen ve yasaklanan şeylere riayet etmektir. Salih amel de Allah’a yaklaşmak demektir. Şimdi; insan, imanı ve dosdoğru olmasıyla kendini kurtarıp çocuklarıyla ilgilenmediğinde, Allah’ın emrini yerine getirme konusunda dosdoğru hareket etmeyen bu çocuk babanın en büyük mutsuzluk sebeplerinden biri olur. Evlat, gerektiği ya da arzu edildiği şekilde olmadıkça kişi, insanların en mutsuzu olur. Şu ibareyi tekrar tekrar söylemişimdir: Dünyadaki en büyük servete ulaşsan, yeryüzündeki en yüce makama gelsen, en yüksek ilmi dereceye yükselsen; ama evladın arzu ettiğin gibi olmasa, insanların en mutsuzu sensin demektir.
Dosdoğru olmak, (yasaklanan şeyleri) terk etmektir. Fakat sadece istikamet kavramıyla yetindiğimiz taktirde bu kavramla hem (kötü şeyleri) terk, hem de (iyi şeyleri) yapmayı kastederiz. Burada terk; “Ben haram para yemedim”, “Ben dedikodu yapmadım”,.. gibi olumsuz, yapma fiili ise, “Ben malımdan, vaktimden, tecrübemden verdim, sahip olduklarımdan tasadduk ettim” gibi olumlu bir anlam içerir.
Bilal Hoca:
Allah razı olsun. Burada Nebi (s.a.v)’nin yere bir çizgi çizip sağına ve soluna da çizgiler çizdikten sonra şu ayeti okuduğu hadis aklıma geliyor :

﴿ وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ﴾

[ سورة الأنعام: 153 ]

 

“İşte bu benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır.”

(En’am/153)


Sanki dosdoğru olmak/istikamet cennete ulaştıran tek bir çizgi ya da tek bir yol, buna karşılık zikzaklı çizgiler pek çok.

Hak Çoğalmaz, Batılın ise Sonu Gelmez:


Dr. Ratib:
Hak çoğalmaz, hak birdir. Batılın ise sonu yoktur. Yani iki nokta arasında yalnızca bir doğru çizebilirsin. İkinci kez bir doğru çizmeye çalışsan tam üzerine denk gelir. Dört, yüz, bin kez dene; hak çoğalmaz, çeşitlenmez. Batıl ise tükenmez. Burada ince bir gönderme var: (Batılı kavramak için) insanın ömrü kısa. Hak kavranır; fakat bütün yolları, mezhepleri kavramak mümkün değil. Vakit sınırlı çünkü. Yiğitlik hakkı kavramakta, onun dışında her şey batıl. Mesela Hindu dinlerini, Doğu Asya dinlerini araştırmak istesen uzun senelere ihtiyaç duyarsın.  Öyleyse, hak konusu kavranır, ancak batıl çok çeşitli olduğu için kavranamaz. İki nokta arasında milyonlarca eğri ya da kesik çizgi çizebildiğin halde tek bir doğru çizgi çizebilmen gibi. (Söylediklerimizin) delili (ise şu ayet) :

﴿ وَأَنَّ هَذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيماً فَاتَّبِعُوهُ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ﴾

[ سورة الأنعام: 153 ]

 

“İşte bu benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça parça edip O’nun yolundan ayırır.”

(En’am/153)


 Bu ayette yol kelimesi çoğul olarak gelmiştir.
Bilal Hoca:
Allah sizden razı olsun. Kıymetli hocam, bu kısımda dosdoğru olmak ile salih amelden ve aralarındaki bağdan bahsettiniz. İnsanlar, yaptıkları iyi işlerde farklılık gösterir, ancak dosdoğru olmak mutlaktır.

İstikamet Mutlak, Salih Amel ise Nisbidir :

 
Dr. Ratib :
Mutlak.. Mesela bu depo sağlamdır (dediğimizde) üçüncü bir durum sözkonusu değildir. Bu depoyu sıvı bir yakıtla doldurup bir milyon yıl öylece bıraksan bir milimetre bile azalmaz. 
Bu muhkem/sağlam kelimesinin manasıdır. Sağlam olmamak ise görecelidir. Delik vardır depoyu bir ayda boşaltır, delik vardır bir haftada ya da bir saatte boşaltır. Delik tabanda olduğu taktirde ise depoya hiçbir şey ilave edemezsin. Sonuç olarak, istikametin yokluğu, sapma görecelidir; istikamet, yani dosdoğru olmak ise mutlaktır.

﴿ فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ ﴾

[ سورة هود: 112 ]

 

“Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”

(Hud/112) 


İslam’da orta sınır yoktur. İstikamet mutlaktır, tek yönlüdür.

(( وإنَّ الله أمرَ المؤمنين بما أمر به المرسلين ))

[مسلم عن أبي هريرة ]

 

“Şüphesiz Allah müminlere, peygamberlere emrettiği şeyleri emretmiştir.”

(Müslim)


Tıptaki en basit işlem enjeksiyon yapmaktır. Dünyanın en büyük cerrahı da olsan enjeksiyon yapmanın yöntemi tektir. En düşük diplomaya sahip hemşire de enjeksiyon yapar en yüksek diplomaya sahip cerrah da. İstikamet tektir, çeşidi yoktur ve çeşitliliği kabul etmez. “Falanca öldü” dediğinde daha ölü diye bir şey yoktur. Bir insandan daha ölü bir insan yoktur. Ölüm tektir. (Bunun gibi) istikamet de tektir; dönüşüm, değişim kabul etmez. Salih amel ise görecelidir. Bu depo sağlamsa sağlamdır. Doldurulması ise kapasitesine göredir; yüz, iki yüz, beş yüz ya da bin litre alabilir. (Sonuç olarak) salih amel nisbi, istikamet tektir. Allah’ın emrini yerine getirmek hususunda dosdoğru olmadıkça dinin hiçbir meyvesini alamayız.   Böyle bir durumda ise din; miras, gelenek görenek ve bir folklor haline gelir.
Bilal Hoca:
Allah ecrinizi versin. Değerli hocam, bu hoş buluşmanın son başlığı olarak istikametin sonuçlarına odaklanmak istiyorum. Emir(leri yerine getirmek) ve nehy(edilen şeylerden kaçınmak) hususundaki bağlılık ne sonuçlar doğurur? Burada Nebi (s.a.v)’nin şu hadisi şerifi aklıma geliyor:

((اسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا ))

[ابن ماجه عَنْ ثَوْبَانَ]

“İstikamet sahibi olunuz; ama bunu tam olarak başaramayacaksınız.”


Bu hadisi nasıl anlamalıyız?

İstikametin Sonuçları : 


(Bu) nassta bir kapalılık var. Bazı alimler, hadise köktenci bir anlayışla yaklaşmışlar ve istikametin gereklerinin hakkıyla ve eksiksiz olarak yerine getirmeye güç yetirilemeyeceğini söylemişlerdir. Ben bu görüşte değilim; olumlu bir yaklaşımım var. (Şöyle ki) istikamet üzere, dosdoğru olursan (ulaşacağın) hayırların tek tek hesabını yapamazsın, o hayırları saymaya güç yetiremezsin. Acaba gönül rahatlığı mı ? Ya da güven hissi, işte feraset ? Feraset.. Peki ya  memnuniyet hissi ? Canlılık, huzur, başarı ?.. Saymaya güç yetiremezsiniz ! Evinde huzur, işinde önemli bir mevki, sağlık, mükemmel sosyal ilişkiler, başarılı bir baba, başarılı bir eş, başarılı bir memur, başarılı bir tüccar…

((اسْتَقِيمُوا وَلَنْ تُحْصُوا ))

[ابن ماجه عَنْ ثَوْبَانَ]

 

“İstikamet sahibi olunuz; ama (bunun sevabını) siz sayamazsınız.”


Çünkü insan, kainattaki en karmaşık alet. Çünkü bu alet çok fazla karmaşık. Elinde yaratıcının talimatları var. Sadece bu talimatları yerine getirerek bu aletten en yüksek verimi alırsın.
Bilal Hoca:
Bu, dosdoğru olmanın meyvelerinden biri. Dosdoğru olun, ancak bunun neticesinde (elde edeceğiniz) hayırları saymaya güç yetiremeyeceksiniz.
Dr. Ratib:
Ruhsal, bedeni, sosyal, tabir yerindeyse ticari, mali.. 
Bilal Hoca:
Kıymetli hocam, dosdoğru olmanın sonuçlarından biri de sessiz bir davet olması değil midir ? Nebi (s.a.v) şöyle buyuruyor:

(( استقيموا يستقم بكم ))

[الطبراني عن سمرة بن جندب ]

 

“Dosdoğru olun ki sizinle istikamete erişilsin.”


Bazı ilim adamları şöyle der: “İnsanlar kulaklarıyla değil gözleriyle öğrenir.” Ben de şunu söyleyebilirim; bir çocuk babasından tek bir kötü söz duymamış, kıyafetlerini  ulu orta yerlerde değiştirdiğini, güven vermeyen bir tavrını, dayanılmaz bir bağırışını görmemişse, sert bir şekilde dövmemişse babası; Allah’ı bilip emir ve yasaklarına icabet eden bu dosdoğru ve dengeli baba, öyle sanıyorum ki çocuklarıyla tek bir kelime dahi konuşmasa yine de çocukları onu taklit eder. Öyleyse :

(( استقيموا يستقم بكم ))

[الطبراني عن سمرة بن جندب ]

 

“Dosdoğru olun ki sizinle istikamete erişilsin.”


Etrafındakilere örnek olmak kadar onlara tesir etmeni sağlayacak hiçbir şey yoktur. 
Hz. Ömer, bir gün valilerinden birine hitaben şöyle der:
“Şüphesiz ki Allah, açlıklarını giderelim, eksikliklerini örtelim, onlara iş sağlayalım diye bizi insanlara halife yaptı. Onlara karşı görevimizi yerine getirirsek iltifatlarını alırız. Bu eller çalışsın diye yaratıldı. İyi işler yolunda çalışacak bir şey bulamazsa kötü işlerde yapacak bir şeyler bulmaya çalışır. Günahla meşgul olmadan önce ellerini, taatle meşgul et.”
Bilal Hoca :
Saygıdeğer hocam, sanırım dosdoğru olmanın meyvelerinden biri de başlangıçta değindiğimiz ayette zikredilenler:

﴿ تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ ﴾

[ سورة فصلت: 30]

 

Onların üzerine akın akın melekler iner ve derler ki: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size (dünyada iken) va’dedilmekte olan cennetle sevinin!”

(Fussilet/30)

Kim Allah’ın Hidayetine Uyarsa Aklı Yanlışa sapmaz, Gönlü de Sıkıntıya Düşmez :


Dr. Ratib :
Allah seni bereketlendirsin.

﴿ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا ﴾

 

“Korkmayın, üzülmeyin..”


Bu iki kelime bütün zamanları kapsar. Gelecekten korkma (demektir). Delili de (şu ayettir) :

﴿ قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا ﴾

[ سورة التوبة: 51 ]

 

“De ki: Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir.”

(Tevbe/51)


(Bu) ayet bizim aleyhimize değil lehimizedir. “Korkmayın ve mahzun olmayın” ayetine gelince: Ahiret için, genişliği yer ve gökler kadar olan cennet için yaşayınca, Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in ifadesiyle, dünya hayatında gelip geçen hiçbir şey pişmanlık vermez. Ne gelip geçenler pişmanlık verir, ne de gelecekte olabilecek olanlar korku verir.

﴿ إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ ﴾

[ سورة فصلت: 30]

 

“ Şüphesiz, ‘Rabbimiz Allah’tır’ deyip de, sonra dosdoğru olanlar var ya, onların üzerine akın akın melekler iner..”

(Fussilet/30)

﴿ فَمَنِ اتَّبَعَ هُدَايَ فَلَا يَضِلُّ وَلَا يَشْقَى ﴾

[ سورة طه: 123 ]

 

“Benden size bir yol gösterici (bir hidayet) gelir de kim yol göstericime uyarsa ne  sapar, ne de  sıkınyıta düşer.”

(Taha/123)


Yani, ne aklı yanlışa sapar, ne de kalbi sıkıntıya düşer. Kim benim hidayetime uyarsa onlar için gelecek korkusu yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. İki ayeti bir arada değerlendirecek olursak; Allah azze ve cellenin hidayetine uyan kimsenin aklı yanlışa sapmaz, kalbi sıkıntıya düşmez. Ne gelip geçene pişman olur, ne de gelecek için korkar. (Böyle bir durumda) mutluluktan başka ne kalır ?
Bilal Hoca:
Kıymetli hocam, Allah sizden razı olsun. Son olarak Peygamber Efendimiz (s.a.v)’in bir hadisini zikretmek istiyorum.
Bir gün sahabeden Süfyan bin Abdullah Allah Rasulü’ne gelerek şöyle dedi: 

((يا رسول الله قل لي في الإسلام قولاً لا أسألُ عنه أحداً بعدك ؟ قال : قل : آمَنْتُ بالله ثم استقم ))

[مسلم عن سفيان بن عبد الله الثقفي ]

 

“Ey Allah’n Rasulü! İslam’a dair bana öyle bir söz söyle ki (bu hususta) senden başka hiç kimseye bir şey sormayayım.”


Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:

“Allah’a iman ettim de, sonra da dosdoğru ol!”


Önce iman, sonra istikamet.

İman; Ahlaki, İlmi ve Estetik Bir Aşamadır :


Dr. Ratib:
Yalnız burada ince bir gönderme var. (Şöyle ki); bildiğiniz gibi Arapça’da ف  edatı; birbirini takip eden ya da gecikme ifade eden iki şey arasında bir tertip ve sıra bildirir. (Bunun gibi) iman da tek bir kelimeyle gerçekleşmez (bir aşamalılık, bir sıra vardır). İlim meclislerinde bulunup bir alimden, samimi bir mürşitten hakikati alarak, yoğun tefekkürlerden sonra iman tamamlanır. Öyleyse, imanın inşası için tasdik gerekir. Mesela, isminin önünde d harfi olan (Dr) biri ilkokul, ortaokul, lise eğitimini tamamlamış demektir. Ayrıca elinde lisans, genel ve özel bir diploma, yüksek lisans, doktora vardır. Bu ‘d’ harfi (bu ünvan) için 33 yıllık bir eğitim ve 13 diploma almıştır. Bunun gibi iman da (aşamalıdır) ahlaki bir aşamadır, ilmi bir aşamadır, güzellikle ilgili bir aşamadır.

Sonuç ve Veda :

Bilal Hoca:
Değerli hocam, Allah ecrinizi versin, (ilminizden) istifade ettirsin. Halinizi en güzeline tebdil eylesin. Ve siz izleyici kardeşlerim, bizi takip ettiğiniz için, daima sizinle güzelleşen bu hoş buluşma için sizlere şükranlarımı sunuyorum. Sizleri, hiçbir emaneti zayi etmeyen Allah’a emanet ediyorum. Tekrar görüşmek üzere. Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Alemlerin rabbi Allah’a hamd olsun.

Mevcut Diller

Resmi Gizle